12 Mayıs 2016 Perşembe

IŞİD'le Mücadele Politikaları Bağlamında Hillary Clinton ve Donald Trump


ABD’de 8 Kasım 2016 tarihinde yapılacak olan Başkanlık seçimlerinde yarışacak adaylar artık neredeyse garantilendi. Son kalan rakibi Ted Cruz’un da yarıştan çekilmesiyle Cumhuriyetçi Parti’nin tek adayı haline gelen işadamı Donald Trump, 8 Kasım’da Demokrat Parti adına büyük olasılıkla Hillary Clinton’la yarışacak. Ancak Demokratlar adına sosyalist Vermont Senatörü Bernie Sanders da halen yarışa devam ediyor ve matematiksel olarak iddiasını koruyor. Lakin Trump-Clinton rekabeti artık Amerikan medyası ve dünya kamuoyunda da kabul edilmiş gibi gözüküyor. Daha önce Türkiye politikaları bağlamında bu iki adayı genel hatlarıyla değerlendirmiştim.[1] Bu yazıda ise, CFR’nin yayınladığı bir dosyadan özetleyerek[2], IŞİD’le mücadele politikaları bağlamında bu iki adayı kıyaslayacağım.

Hillary Clinton

Barack Obama yönetiminin Suriye’deki ılımlı muhalefeti silahlandırmada çok geç kaldığını düşünen Hillary Clinton[3], Beşar Esad yönetiminin sivillere yönelik kimyasal silah kullanmasının ardından muhalefete verilen desteği doğru bulmuş; ancak zaman içerisinde IŞİD’in tehdit sıralamasında ön plana geçmesi nedeniyle Suriye ve Irak’taki IŞİD hedeflerine yönelik hava saldırılarına destek vermiştir. Clinton’ın IŞİD’le mücadele politikasının 3 ana unsuru bulunmaktadır. Bunlar; 1-) Irak, Suriye ve Orta Doğu’da IŞİD’i mağlup etmek, 2-) Küresel terörün altyapısını çökertmek, 3-) Artan terör tehditleri karşısında ABD’nin ve müttefiklerinin güvenliğini arttırmak. Bunun dışında, Obama yönetiminin Irak’tan asker çekme ve Suriye’ye kara kuvvetlerini göndermeme kararını doğru bulan Clinton, buna karşın Amerikan özel kuvvetlerinin Suriye’de gerektiği takdirde operasyon düzenlemesine sıcak bakmaktadır. Suriye ve Irak’ta Kürtlerin ve Sünni muhalefetin silahlandırılmasına da sıcak bakan Clinton, bunlara ek olarak, Suriye’de uçuşa yasak bölge oluşturulmasını ve ABD ile müttefiklerinin birbirleriyle istihbarat paylaşımı yapmasını önermektedir. Clinton’ın son önerisi ise, IŞİD’e yönelik hava bombardımanlarının arttırılmasıdır. Bu anlamda, Clinton’ı Obama’ya göre daha şahin bir konumda değerlendirebiliriz. Şu da bir gerçek ki, dönem koşulları da Clinton’ı daha sert bir Başkan olmaya doğru itmektedir. Son olarak, şunu da hatırlatalım ki, Clinton, Senatör olarak 2003 yılında ABD’nin Irak işgaline destek vermiş; ancak 2015 yılında bunun hatalı bir karar olduğunu söylemiştir.

Donald Trump

Dış politikada da oldukça pragmatist bir yaklaşımı olduğu gözlemlenen işadamı Donald Trump[4], Obama yönetimini dış politika konusunda çok sert bir tondan eleştirmekte ve Suriye’de her ikisine de sıcak bakmadığı IŞİD ve Esad yönetiminin birbirleriyle savaşmaya devam etmesine olumlu bakmaktadır. Ancak IŞİD’in Avrupa’da gerçekleştirdiği terör saldırılarından sonra görüşlerini revize eden Trump, ABD’nin IŞİD’le daha etkin mücadele etmesini savunmakta ve bunun için Amerikan kara birliklerinin Irak ve Suriye’ye gönderilmesine ilkesel olarak karşı çıkmamaktadır. IŞİD’in internet üzerinden eleman devşirmesine de engel olmayı öneren Trump, bunun yanında özellikle mülteciler konusunda yapıcı bir öneri getirmekte ve Körfez ülkeleri ve Almanya’nın destekleriyle Suriye’de mülteciler için güvenli bölgeler yaratılmasını savunmaktadır. Clinton’ın uçuşa kapalı alanlar önerisini de sahiplenen Trump, Orta Doğu’da askeri güç kullanmaya Clinton’a kıyasla daha sıcak bakan bir adaydır. Trump’ın özellikle mülteci sorununa yönelik önerisi çok dikkat çekici ve olumlu bir adımdır. Ancak her meseleye bir işadamı gibi yaklaşan Trump, Suriye’ye askeri müdahaleyi de ancak kârlı olması durumunda destekleyecektir.

Her iki adayı kıyasladığımızda ve Türkiye’yi merkeze alarak bir değerlendirme yaptığımızda; 2003 Irak Savaşı’na dâhil olmayan Türkiye’nin bu savaş sonrasında Kürt realitesiyle zorunlu yüzleşmesi de akla getirildiğinde, IŞİD’le mücadele bağlamında Trump’ın politikalarını daha olumlu bulması muhtemeldir. Zira Irak’tan sonra Suriye’de de özerk bir yönetim kuran Kürtler, Türkiye mevcut sistemini değiştirmediği ve üniter yapısı ile yola devam ettiği sürece rejim açısından tehlikeli olarak görülmeye devam edecektir. Bu nedenle, Türkiye’nin, ABD’nin Suriye’ye yönelik askeri bir müdahalesine olumlu yaklaşması güçlü bir ihtimaldir. Clinton’ın önerdiği ve Obama döneminde izlenen politikaların biraz daha sertleştirilmiş versiyonu olan politikalar ise, güvenlik risklerinin doruk noktasına ulaştığı Türkiye’de güvenlik bürokrasisi tarafından muhtemelen yeterince olumlu bulunmayacaktır. Zira Türkiye, Suriye bağlamında yalnızca IŞİD tehdidi ile değil, Esad yönetimi ve Kürt terör grupları gibi 3 farklı grupla düşmanlık algılamasına sahiptir. Bu doğrultuda, Türkiye’nin, ABD’nin bölgeye yapacağı askeri bir müdahaleye eklemlenmesi güçlü bir ihtimaldir. Türkiye’yi bu konuda istekli yapacak bir diğer faktör ise, 2003 Irak Savaşı’na dâhil olunmamasının ardından Kürt grupların nasıl güçlendiklerini tecrübe etmiş olmasıdır. Bu nedenle, diğer tüm alanlarda Clinton Türkiye için daha olumlu algılansa da, IŞİD’le mücadele bağlamında Trump’ın politikaları Türkiye’deki devlet seçkinlerinin daha hoşuna gidecek gibi gözükmektedir. Türkiye'nin yeni bir anayasa ile sistemini değiştirmesi durumunda ise, elbette Kürtlere yönelik bakış açısı değişebilir. Ancak bu türden bir değişim de, şu an için hiç de kolay gözükmemektedir. Trump’ın mülteci sorununa yönelik politika önerisinin de, büyük bir maddi külfet içerisine giren Türkiye’nin lehine olduğu son olarak eklenebilir.

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ



Hiç yorum yok: