20 Nisan 2016 Çarşamba

Zbigniew Brzezinski'ye Göre Küresel Gidişat


Polonya asıllı Amerikalı ünlü stratej Zbigniew Kazimierz Brzezinski (1928-), geçmişte ABD Başkanlarına danışmanlık yapmış önemli bir fikir adamıdır. Brzezinski, zaman zaman yaptığı açıklamalarla dünyanın gidişatına dair önemli ipuçları sunmakta ve bu nedenle tüm dünyada ilgiyle takip edilmektedir. Brzezinski’nin geçtiğimiz gün The American Interest dergisinde yayınlanan “Toward a Global Realignment” makalesi de[1], bu nedenle ilgiyi hak eden önemli bir yayındır.

Brezinski’ye göre, Ortadoğu’daki şiddetli uyanış ve küresel düzendeki yeni güç paylaşımıyla alakalı olarak yaşanan 5 siyasi gelişme, dünyanın yeni bir gruplaşma-hizalanma (realignment) durumunda olduğunu göstermektedir. Bu gelişmelerden ilki, halen neredeyse tüm alanlarda dünyanın lider gücü olan Amerika Birleşik Devletleri’nin bile tüm dünyayı kontrol edebilecek emperyal bir kapasiteden yoksun oluşudur. İkinci önemli gerçek, Rusya’nın emperyal bir devletten Avrupa tipi bir ulus-devlete dönüşüm sürecinde olmasıdır. Rusya, bu geçiş sürecini doğru yönetemediği için, son dönemde yakın çevresindeki bazı eski müttefiklerini (Ukrayna, Beyaz Rusya, Gürcistan, Baltık Devletleri) yabancılaştırmaktadır. Üçüncü önemli husus, Çin, istikrarlı bir şekilde yükselmeye devam etmekte ve ABD’ye meydan okuyabilecek tek devlet konumuna doğru ilerlemektedir. ABD ile doğrudan bir zıtlaşmadan kaçınan Çin, ayrıca zayıf olduğu askeri alanda da atak yapmakta ve özellikle deniz gücünü arttırmaya çalışmaktadır. Dördüncü önemli konu, Avrupa’nın artık geçmişteki gibi küresel bir oyuncu olmasının mümkün olmadığı gerçeğidir. Buna karşın, Avrupa (özellikle de Avrupa Birliği), ABD ile birlikte Ortadoğu ve Kafkasya’daki güvenlik sorunlarının çözümünde -özellikle diplomatik açıdan- önemli roller oynayabilir. Beşinci ve son küresel jeopolitik faktör ise, geçmişte Avrupalı emperyalist devletlerin hatalı politikaları nedeniyle Batı dünyasına öfkeli ve dini açıdan katı biçimde yetişen yeni bir Müslüman halk neslinin/kuşağının Ortadoğu’da ortaya çıkmasıdır. Eşitsizlik duygusu ve dini fanatizmin harmanladığı yeni ve çok tehlikeli bir dünya görüşüne sahip olan bu yığınlar, kendi içlerinde de İslam’ın farklı mezhep ve yorumları nedeniyle çekişme ve çatışmalar yaşamakta ve tüm dünyaya büyük güvenlik riskleri oluşturmaktadırlar.

Bunları açıkladıktan sonra, Brzezinski, ABD’ye ve dünyanın diğer önemli güçlerine 5 önemli politika önerisinde bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, ABD’nin Ortadoğu’da ortaya çıkan güvenlik riskleri karşısında Rusya ve Çin’le -en azından belirli ölçülerde- birlikte hareket edebilmesidir. Zira küresel terörizm, ABD’nin bile tek başına çözebileceği bir sorun değildir. Bunun içinse, öncelikle Rusya’nın kendi komşularına (yakın çevresine) yönelik tek taraflı güç kullanımından caydırılması ve Çin’in de bölgeden uzakta yer almasının avantajıyla içerisine girdiği bencil ruh halinden kurtulması gerekmektedir. İkinci olarak, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından giderek bir ulusal devlete dönüşmeye başlayan ve emperyal vasıflarını kaybeden Rusya’nın Avrupa ile bütünleşmesi, hem bu ülke, hem de Avrupa için önemli bir kazanım olabilir. Zira Rusya’sız bir Avrupa iyice zayıf kalırken, Avrupa’sız bir Rusya da Çin karşısında iyice küçülme riski yaşayacaktır. Üçüncü olarak, ekonomik açıdan son yıllarda büyük atağa kalkan Çin’in, siyasal risklerden ve güvenlik tehlikelerinden uzak kalarak ekonomik modernleşmesini sürdürebilmesi için, özellikle Ortadoğu’ya yönelik politikalarında terörün yayılmaması için ABD ile işbirliğine gitmesi gerekmektedir. Zira Müslüman halkların radikalleşmesine dayalı terörün Kafkasya ve Asya coğrafyasına sıçraması, Rusya ile birlikte Çin’i ve Çin’in Pakistan ve İran gibi müttefiklerini de olumsuz şekilde etkileyecektir. Dördüncü olarak, Ortadoğu’da istikrarlı bir dönem beklenmemektedir. Bunun sağlanması içinse, öncelikle ABD-Rusya-Çin arasında belirli ölçülerde işbirlikleri inşa edilmeli, daha sonrasında bölgenin temel aktörleri olan Türkiye, Suudi Arabistan, İsrail, Mısır ve İran gibi ülkelerin belli konularda ortak hareket etmeleri sağlanmalı ve hatta buna Avrupa’dan da destek verilmelidir.  Bu durumda, Suudi Arabistan kilit bir ülke olabilir; ancak bu ülkenin modernleşme çabalarına karşın Vahabi/Selefi radikalizmine halen destek veren yapısı, bu ülkenin istikrar sağlayıcı bir ülke olduğu yönünde özellikle Batı kamuoyunda çeşitli endişelere yol açmaktadır. Beşinci ve son olarak, geçmişin emperyalist mirasına tepki duyan Batı dışı toplumlardaki halkların isyankâr tavrı, şimdilik Ortadoğu’daki İslamcı hareketlerle sınırlı gibi gözükse de, ilerleyen yıllarda Asya ve Afrika’da ve hatta tüm dünyada küresel bir hüviyet kazanabilir.

Bu açıklamaların ardından, başta Avrupalı devletler ve ABD olmak üzere Batılı devletler ve Rusya’nın Müslüman halklara yaptıkları katliamları sıralayan Brzezinski, bu duruma tepki olarak gelişen yeni siyasal söylemlerin yarattığı Batı karşıtı havanın güçlendiğine dikkat çekmekte ve Senegalli şair David Diop’un “Vultures” şiirinden bir alıntı yapmaktadır. ABD’nin bölgeden tamamen çekilmesinin bölgede büyük çatışmalara ve yeni savaşlara neden olabileceğini iddia eden Brzezinski, bu nedenle sorumlu bir politika olarak ABD’nin Putin-sonrasında Rusya ve Çin’le çıkar ortaklıkları kurarak, bölgeden tamamen çekilmemesi gerektiğini belirtmektedir. Brzezinski’nin yazdıklarının genel bir değerlendirilmesi yapılmak istenirse, Barack Obama döneminde Ortadoğu’dan tamamen çıkarak bölgede “leading from behind” stratejisi benimseyen ve Asya Pivot politikasıyla Asya-Pasifik’e açılan ABD’nin, sonraki Başkan (Hillary Clinton veya Donald Trump) döneminde Ortadoğu’yu da gözeten daha dengeli bir dış politika yürütmesi gerektiği sonucu çıkarılabilir.

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Hiç yorum yok: