8 Mart 2014 Cumartesi

2014 Yerel Seçimleri Seçim Kampanyası Değerlendirmesi


30 Mart 2014′te Türkiye yeni bir yerel seçime sahne olacak. Yapılan anket ve bilimsel çalışmalara bakıldığında, toplam 26 partinin yarışacağı seçimlerde iddialı olan partilerin daha çok TBMM içerisinde grupları olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP-AK Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) olacağı görülüyor. Seçimlerde iddialı olan bu siyasi partilerin, Batı demokrasilerine benzer şekilde seçimlerde müzik (seçim şarkısı) ve reklam unsurlarını geçmiş yıllara oranla daha etkili bir biçimde kullanmaya çaba sarfettikleri görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde mevcut Başkan Barack Obama ve ekibinin yakın geçmişte bu alanda gösterdiği başarı, anlaşıldığı kadarıyla Türkiye’deki siyasi partiler üzerinde de etkili olmuş. Şimdi siyasi partilerin söylem ve seçim kampanyalarına daha yakından göz atalım.
Yolsuzluk iddiaları ve artan baskı rejimi eleştirileriyle seçime oldukça yıpranmış giren AKP’nin, seçimlerde yerel adaylarını bireysel olarak ön plana çıkarmaktan ziyade, artık kendi başına bir marka isim haline gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kült liderliği üzerinden bir kampanya yürütmeye çalıştığı görülüyor. Geçmişte oldukça başarılı olan bu stratejinin bu defa nasıl sonuç vereceği ise merak konusu. Erdoğan’ın Türk halkının ortalamasına hitap eden karizması, geçmişte partisine büyük katkı sağlamıştı. Erdoğan’ın liderliğinin ön planda olduğu 2011 genel seçimleriyle, daha çok adayların konuşulduğu 2009 yerel seçimleri sonuçlarının kıyaslanması bu açıdan herkese fikir verecektir. Ancak Erdoğan’ın internete düşen ses kayıtları, muhafazakar kesimin önemli bir kanaat önderi olan Fethullah Gülen ve Gülen cemaatiyle yaşadığı güç mücadelesi ve hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle bu defa “yaralı aslan” konumunda olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle adaylardan ziyade Erdoğan’ın parlatılması stratejisi bu seçimde istenilen sonucu vermeyebilir. Erdoğan’ın seçimde izlediği bir diğer strateji, rakipleri Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli’yi yıpratmaya yöneliktir. Kılıçdaroğlu’na yönelik “beceriksiz”, “CHP’nin Genel Müdürü”, “üç koyun gütmemiş” ve benzeri eleştiriler getiren Erdoğan, MHP’ye de daha çok 2001 ekonomik krizi döneminde hükümet ortağı olması noktasından hücum etmektedir. Buna ek olarak, AKP’nin seçim şarkısı anlamında yine başarılı bir tercih yaptığı vurgulanmalıdır. Nogay sanatçı Arslanbek Sultanbekov’un “Dombıra” şarkısının, Uğur Işılak tarafından seslendirilen ve Başbakan Erdoğan’a uyarlanmış versiyonu ile seçim kampanyası yürüten AKP’nin şarkısının, akılda kalıcılık açısından son derece başarılı olduğu fark ediliyor. Ayrıca şarkının Sultanbekov ile kendisinden izin almadan şarkıyı yorumlayan Işılak arasında bir tartışmaya neden olması da, şarkının daha çok konuşulmasına ve akıllara kazınmasına yardımcı oldu. Şarkının Türk dünyası açısından önemli bir sanatçı olan Sultanbekov’a ait olması ve Orta Asya Türk ezgilerini barındırması, AKP’nin İslamcı-muhafazakar taban dışında Türk milliyetçisi çevrelere de ulaşması açısından bilinçli bir tercih gibi gözüküyor. Şarkıda geçen “Ezilenlerin gür sesidir o, Suskun dünyanın hür sesidir o”, “Göründüğü gibi olan, Gücünü milletten alan Recep Tayyip Erdoğan”, “Halkın adamı, Hakkın aşığı, O milyonların umut ışığı”, “Mazlumlara sırdaş olan, gariplere yoldaş olan” gibi dizelerle Erdoğan’ın halkçı-popülist imajı desteklenmeye çalışılarak, Başbakan ve çevresinin lüks yaşantılarının toplumda yarattığı rahatsızlıklar ve yolsuzluk iddialarının giderilmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır.



Seçimlere özellikle üç büyük şehir ve kıyı bölgelerinde çok iddialı giren ve bir çıkış yapması beklenen CHP’nin de seçimlere iyi hazırlandığı görülmektedir. Seçimlerde Avrupa tipi bir lider profili çizen Kılıçdaroğlu’nu parlatmaktansa yerel adayları öne çıkararak giren CHP’nin, özellikle Mustafa Sarıgül ve Mansur Yavaş gibi halkta sempati yaratmayı başarmış adaylar seçerek akıllı bir strateji izlediğini söylemek mümkündür. Sarıgül ve Yavaş’ın ideolojiler üzerinde ve daha çok “hizmet” olgusu etrafında şekillenen karizmalarının, CHP’yi İstanbul ve Ankara’da iddialı konuma getirdiğini söylemek mümkündür. Kılıçdaroğlu da bu süreçte son derece mütevazı ve temiz bir lider profili sergileyerek, alçakgönüllülüğü ve sempatikliğiyle halktan takdir toplamaktadır. Son dönemde ise Kılıçdaroğlu’nun daha çok yolsuzluk iddiaları üzerinden Başbakan Erdoğan’ın şahsını hedef almaya başladığı ve “Başçalan” sözünü sıklıkla tekrarladığı görülmektedir. Oysa geçmişte bu tarz şahsi polemiklerde Başbakan Erdoğan’ın rakiplerine her zaman üstünlük sağladığı akıllardadır. Fakat bu defa Erdoğan hakkında çok ciddi yolsuzluk iddiaları olduğu da unutulmamalıdır. CHP’nin seçim şarkısı ise “Haydi Şimdi CHP İle” adını taşıyan parçadır. Hareketli melodisiyle dikkat çeken şarkının sözlerinde yer alan “Özgürlük”, “Sevgi”, “Dostluk”, “Umut”, “Birlik” kavramları dikkat çekmektedir. Birleştirici bir havası olan şarkının mitinglerde kalabalıkları coşturduğu ve akıllarda kalıcılığının yüksek olduğu söylenebilir.


Seçimlerin bir diğer iddialı aktörü MHP’nin ise, seçim kampanyasında Devlet Bahçeli’nin liderliği ya da adayların bireysel niteliklerinden ziyade ülkenin ulusal sorunlarını gündeme taşıdığı görülmektedir. Yerel yönetimlerde hizmet verecek kişilerin seçileceği bir seçimde bu stratejinin benimsenmesi aslına bakılırsa hatalı olarak görülebilir. Ancak MHP’nin yerel yönetimlerde bugüne kadar henüz başarılı bir model ortaya koyamaması ve yıldız bir isim çıkaramaması gibi nedenlerle, bu stratejinin partinin geleneksel tabanını tutmak ve sağdaki seçmene hitap etmek açısından yanlış olmadığı söylenebilir. Terörle mücadelede askeri yöntemlerden vazgeçilmesi ve Türk Dış Politikası’nın Suriye bataklığında köşeye sıkışması nedeniyle giderek güçlenen “Kürt realitesi”nin ülkedeki milliyetçi-muhafazakar çevrelerde yarattığı tepkinin MHP oylarını arttırması bu şekilde bir kampanya ile mümkün olabilir. Ayrıca MHP’nin, Bakırköy’de Belediye Meclis üyesi olarak 2 Ermeni vatandaşımızı aday göstermesi de, bu partiye aşırı sol çevrelerde son yıllarda son derece haksız bir şekilde yapılan “faşist” suçlamasının giderilmesi ve 2015 yılı yaklaşırken dünya kamuoyuna mesaj verilmesi açısından son derece akıllı bir adım olmuştur. MHP lideri Devlet Bahçeli de vakur duruşu ile takdir toplamakta, ancak zaman zaman yaptığı dil sürçmeleri esprilere neden olmaktadır. Fakat ana akım medyanın çok az yer verdiği bir parti olan MHP’nin sesinin duyulması adına bu tarz dil sürçmeleri ve “püskevit” gibi nüktelerin aslında partiye küçük de olsa bir katkı sağladığı söylenebilir. MHP’nin seçim şarkısı ise “Artık Yeter Şimdi Söz Senin Türkiye” adını taşıyan ve Anadolu rock tarzına yakın olduğu söylenebilecek olan parçadır. Şarkıda geçen “gizli-saklı pazarlık”, ”yetim hakkı çalan”, “adalet ve kalkınma yalanı”, “milletimizi bölenlere”, “Ne Mutlu Türküm diyemeyenlere”, “terörle yanyana yürüyenlere”, “Kandil’e uşaklık edenlere” gibi sözlerle AKP’ye özellikle terörle müzakere sürecinden eleştiriler getirildiği görülmektedir.


Seçimlerde oylarını arttırması beklenen bir diğer parti olan Barış ve Demokrasi Partisi ise, seçimlerde alışılageldiği üzere kampanyasını daha çok Kürt sorunu ve tutuklu PKK lideri Abdullah Öcalan’ın durumu üzerine kurgulamaktadır. BDP’de de MHP’ye benzer şekilde lider ve adayların arka planda kaldığı ve ideolojik bir kampanya yürütüldüğü görülmektedir. Ancak AKP ve CHP’nin “hizmet” odaklı stratejileri karşısında bu ideolojik yaklaşımların zayıf kalmaya mahkum olduğu kolaylıkla fark edilebilir. BDP, seçim şarkısı olarak Kürtçe bir şarkı olan “Hatin Şaredarên Gel” parçasını seçmiştir. Bu şekilde Kürt seçmene dil ve etnik milliyetçilik üzerinden ulaşmayı amaçlayan BDP’nin, Türkiye partisi olmaktan ziyade bölgesel amaçlarının olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Kürt kimliği ile siyaset yapanlar dışındaki kişilere ulaşamayan bu stratejinin, yine de aşırı politize yapıları olan Güneydoğu’daki Kürt halkı üzerinde başarılı olduğu açıktır.


30 Mart 2014 yerel seçimlerini Uluslararası Politika Akademisi (UPA) adına yakından takip etmeye devam edeceğiz.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Başkanı

Hiç yorum yok: