12 Temmuz 2010 Pazartesi

Michael Oakeshott ve Muhafazakarlık



-->
-->
11 Aralık 1901 İngiltere doğumlu, 19 Aralık 1990 tarihinde vefat etmiş kimilerine göre liberal, kimilerine göre muhafazakar ekole dahil edilmesi gereken, hatta kimilerine göre post-yapısalcılığın izlerini taşıyan ünlü İngiliz filozof Michael Oakeshott, akademik dünyada fazla bilinmese de siyasal teori alanında iz bırakmış, gerçekten önemli bir isimdir. Experience and its Modes (1933), The Voice of Poetry in the Conversation of Mankind (1959), Rationalism in Politics and Other Essays (1962), On Human Conduct (1975) ve On History (1983) gibi önemli eserleri bulunan Oakeshott, hayatı boyunca şiddetli bir anti-faşist ve anti-komünist olarak bilinmiş ve İkinci Dünya Savaşı sürecince İngiliz Ordusu’nda savaşmıştır. Savaş sonrası London School of Economics’te felsefe profesörü olarak uzun yıllar dersler veren Oakeshott’ın “Rationalism in Politics and Other Essays” isimli eserinden yola çıkarak temel bazı düşüncelerine göz atalım.
Hiç kuşkusuz İngiltere gibi gelenekçi ve çok yavaş değişen bir toplumda yetişmesi Oakeshott’ın düşüncesine büyük etkide bulunmuştur. Oakeshott’ın temel düşmanı rasyonalizm yani akılcılıktır. Michael Oakeshott’a göre rasyonalizm zihnin tüm diğer otoritelerden kurtularak, salt akılcılık otoritesine tabi tutulması ve hatta hapsedilmesidir. “Rationalism refers to the independence of mind on all occasions, for thought free from obligation to any authority save the authority of reason” (Oakeshott, sayfa 1). Bu noktada Oakeshott’ın düşünceleriyle Michel Foucault’nun Aydınlanma (What is Enlightenment ? makalesinde görülebilir) hakkındaki düşünceleri arasında paralellikler kurmak mümkündür. Zira Foucault da, Aydınlanma’yı akılcılık sınırları içerisinde özgürce düşünme hakkının tanınması olarak nitelendirmiştir (aude sapere). Oakeshott’ın düşüncesinde rasyonalizm hem şüpheci, hem de iyimserdir. Şüphecidir çünkü her bilgiyi kendi akılcı perspektifi doğrultusunda değerlendirir. İyimserdir çünkü ilerlemeye (progress) ve tüm insanlara bahşedilmiş ortak bir akla inanır. Rasyonalist düşünceyi hayatın düzensiz, gizemli gerçekliklerini açıklamakta yetersiz kalmakla suçlayan Oakeshott, akılcı düşüncenin politikayı da teknik bir meseleye dönüştürdüğünü (“assimilation of politics to engineering”, Oakeshott, sayfa 4) ve akılcı olanı mükemmel olan farz ederek yanılgıya düştüğünü ifade eder. Bilgiyi teknik ve pratik bilgi olarak ikiye ayıran Oakeshott, Descartes’la başlayan akılcılık ekolünün bilgiyi tek temelli teknik bir şekilde ele alıp, siyasi ve düşünsel dünyada evrensel bir hegemonya kurduğundan söz eder. Oysa kendisine göre gerçekte teknik ve pratik bilgi birbirinden ayrılmaz bir bütündür. “These two sorts of knowledge, then, distinguishable but inseparable, are the twin components of the knowledge involved in every concrete human activity” (Oakeshott, sayfa 8). Akılcılıkta şüpheye de yer yoktur, geçmişle olan bağlar koparılıp yerine akıl ve bilim konulursa insanlık tek ve nihai doğru yolu bulacak ve ilerleyecektir. Oakeshott bunu bireyci bir çaba olarak görür zira akılcılık karşıtı düşünen bir insanın doğruya ulaşma şansı yoktur ve eleştirileri dahi dikkate alınmamalıdır. Geleneksel düşünceyi akıl dışı ve değişime kapalı olarak gören Descartes ve Bacon gibi rasyonalist düşünürler doğruya ancak teknik bilgiyle ulaşılacağını düşünür. Oysa Oakeshott’a göre bilgi hiç bir zaman tamamen teknik ve objektif olamaz. Objektif düşünmeye çalışan insan bile geçmişinden, geleneklerden bir takım düşünce ve kavramlarla beslenir. Teknik bilgi kurala, kitaba dayalı insana ne yapması gerektiğini dikte eden adeta bir yemek kitabıdır ve “ne yapmalı” sorusuna cevap verir. Oysa pratik bilgi kaidelere dökülmeyen geleneksel bilgidir. Herkes yemek yaparken, resim çizerken belli bir kitaba bakmak zorunda değildir. Sanatçının, düşünürün, siyasetçinin geleneksel değerlerden de beslenmediğini düşünmek Oakeshott’a göre imkansızdır. Oakeshott iddia eder ki; rasyonalistler denenmemişi denenmişe, ütopiği pragmatiğe, sınırsızı kısıtlıya, uzağı yakına, bolluğu yeterliliğe tercih etmektedirler. “To be conservative is to prefer the familiar to the unknown, tried to the untried, fact to mystery, actual to possible, limited to unbounded, near to distant, sufficient to superabundant, convenient to perfect, present laughter to utopian bliss” (Oakeshott, sayfa 169). Mufazakarlığı bir ideoloji değil ancak önemli bir eğilim olarak gören Oakeshott’ın akılcılığı kitabi bilgi olarak değerlendirmesi kanımca manidardır. Zira yazılı bir anayasası olmayan ve teamül usulüyle yönetilen İngiltere Oakeshott’ın kafasındaki model ülkedir. Fransız Devrimi, Bolşevik Devrimi gibi ani ve şiddetli devrimler, gelenekselliğe düşman olduğu için Oakeshott’ın sevdiği, takdir ettiği değişimler değillerdir. Oakeshott’ın istediği yavaş ve pratik bilgiyi dışlamayan aşamalı değişim süreçleridir.

Burada Oakeshott’ın eleştirilebileceği bir nokta geleneklerin içeriğini göz önüne almamasıdır. İnsan yemek ya da kadınların sünnet edilmesi de bir topluluğun geleneği olabilir. Ancak bunlar Oakeshott için hemen değiştirilmesi zararlı pratik bilgi sağlayan masum ananelerdir. Ayrıca bu geleneklerin, inançların oluşmasında geçmiş zamanın akılcılığının oynadığı rolden kesinlikle söz etmez. Tüm sabit ideolojilerin karşısında olan Oakeshott özellikle azılı bir Nazizm ve Komünizm düşmanıdır. “Rationalism in Politics and Other Essays” en önemli eseridir. Pozitivizm ve akılcılığa şiddetli karşı çıkışı, objektif bilgiyi reddetmesi Oakeshott'ı post-modern, post-yapısalcı ekole yakın kılar ancak düşünsel dünyasında ön plana çıkan esas özellik muhafazakarlıktır.
KLARAKESHOTT VE MUHAFAZAKARLIK
KAYNAKLAR
- Oakeshott, Michael, “Rationalism in Politics and Other Essays”
- Wikipedia, http://www.wikipedia.org/

Ozan Örmeci


1 yorum:

Murat AYGEN dedi ki...

Türkiye'de adı-bilinenlerden kimse Donald Trump'ı uluorta savunacak kadar muhafazakar (sağcı) değildir. 35 yıldır tanıdığım ve çok sevdiğim bir dostum vardır. Ancak üç-beş kişinin okuduğu dergi ve gazetelerde yazar (blog yazmayı öğrenemedi). Bu arkadaş her sabah aynanın karşısına geçer ve kendi kendine “nasıl daha sağcı olabilirim” diye sorardı. Kendisi ile hemfikir olmayan herkesi de bir refleks olarak Komünistlik'le suçlardı. “Sağ”, “sağ”, “sağ” yapa yapa, sonunda iSMET iNÖNÜ'cü oldu! Trump'a da hayran tabii. İster inanın, ister inanmayın..